Kanatlılarda koksidiyozis: Çok boyutlu ve multifaktoriyel bir olgu

Kanatlı sektöründe ekonomik kayıplara yol açan ve zahmetli bir hastalık olan
Koksidiyozis, küresel önemini korumaya devam ediyor.

 

Yazı: Huvepharma Kanatlı Teknik Ekibi

Günümüzde küresel kanatlı popülasyonu artmakta ve bu durum gıda güvenliğini etkilemektedir. Bu yüzden kanatlı üretkenliğini tehlikeye sokan hastalıkların etkisinin incelenmesi önemlidir. Kanatlı hayvan üretimini riske sokan hastalıkların maliyetini anlamak, hayvancılık sistemlerinin karşılaştırılması adına önem arz etkmektedir. Eimeria enfeksiyonları, dünyada halen kanatlı üretiminin ilk 10 problemi arasındadır ve entansif yetiştirilen tüm çiftlik hayvanlarında (kanatlı, sığır, koyun ve keçi) görülebilmekle beraber kedi ve köpeklerde de “Cystoisospora sp.” olarak adlandırılmaktadır. Eimeria türlerinin ekonomik zararları, gerçek maliyetlerin sürekli değişmesi sebebiyle belirsizdir.

Hastalığın kanatlı başına maliyeti 0,18 avro

Sektöre yıllık maliyeti milyarlarca avro olan koksidiyoz, dünya çapında kümes hayvanı üretimine tehdit oluşturmaktadır. Genetik çalışmalar kanatlıların daha hızlı büyümesine ve besinlerden daha iyi bir şekilde faydalanmasına olanak tanırken; koksidiyozun optimal olmayan kontrolü, ölüm ve azalan büyüme oranlarından kaynaklanan direkt etkilerine ek olarak, bağırsak sağlığı üzerinde klinik belirtilere neden olmayan yıkıcı bir etki oluşturmasına sebebiyet vermektedir.Bu yıkıcı etki; düşük besin emilimine, daha yavaş bir büyüme hızına, ağırlık artışının azalmasına ve yemden yararlanma oranının artmasına neden olur. Klinik belirtiler göstermeden büyümeye ve FCR üzerindeki etkiye subklinik koksidiyoz denir ve koksidiyozun ana sorunudur. Koksidiyozun bir diğer negatif etkisi de hastalığa karşı duyarlılıktan dolayı antibiyotik kullanımının artmasıdır. 

Klinik koksidiyoz vakaları buzdağının sadece görünen kısmıdır, çoğu vaka subkliniktir ve sürekli üretim kayıplarına yol açar. Koksidiyozun etkili bir şekilde kontrol edilmesi gizli performansı açığa çıkarır.

1999’da Williams, tavuklarda koksidiyozla ilgili profilaksi, tedavi ve kayıpların maliyetleri için bölümlere ayrılmış modelleme ile en kapsamlı tahminlerden birini yayımlamıştır. 2020’de Williams modeline göre yapılan araştırmada koksidiyozun, küresel maliyetinin sanılanın çok daha üzerinde yaklaşık ~11,8 milyar avro (8,7-14,8 milyar avro arasında) olduğu bulunmuştur. Bu durumda hastalığın üretilen tavuk başına maliyeti 0,18 avroya eşdeğerdir. Williams’ın 1999’da yaptığı araştırma ile 2020’de yapılan araştırma karşılaştırıldığında koksidiyoz maliyetinin iki kattan fazla arttığı görülmektedir. Tavuklarda koksidiyozun güncel maliyetinin bilinmesi, kemoprofilaksinin önemi ve yeni antikoksidiyal aşıların geliştirilmesi için önemlidir.

Yine yeniden bulaşma: Koksidiyozis etkeni ve etiyolojisi

Koksidiyozis tek hücreli, aynı konakçı üzerinde tüm hayat döngüsünü tamamlayabilen paraziter bir hastalıktır. Enfekte toprak, yem, altlık materyali, ekipman veya kuşlar yoluyla kümeslere giriş yaptığından entansif hayvancılığın yapıldığı yerlerde potansiyel problemdir. Genelde yeni yapılan ve/veya management koşullarının iyi olmadığı ahır/kümeslerde daha şiddetli seyretmektedir. Eimeria ailesinin en önemli özelliklerinden biri konakçıya özgü tür farklılığı göstermesidir. Bir türe özgü ookist başka bir türü nadiren enfekte etmektedir (ör. Hindi koksidiyoz etkeni tavukta enfeksiyon oluşturmaz). 

Tavuklarda doğal eşelenme davranışı sırasında gagalama yoluyla alınan sporlanmış ookistler, safra asitleri ve pankreatik enzimlerin etkisiyle parçalanır ve ookistlerden çıkan sporozoitler bağırsak mukozasına 10-15 saniyede giriş yapar. Mukozaya yerleşip ilk eşeysiz üremesini gerçekleştirir, ürediği kese patlar ve bağırsak içerisine merozoitler saçılır. Saçılan merozoitler türe göre farklı tekrarlarla bağırsak mukozasını istila ederek eşeysiz üremeye devam ederler. Birkaç merozoit döngüsü sonrası üreme yeteneğine sahip erkek ve dişi gametositler oluşur ve bağırsak içerisinde birleşerek zigot ve sonrasında sporlanmamış ookisti oluştururlar. Sporlanmamış ookist bağırsağı tekrar enfekte etme özelliğine sahip değildir ve dışkılama yoluyla altlığa atılır. Altlıkta yeterli nem, oksijen ve sıcaklığın olduğu ortamda sporlanmamış ookist olgunlaşıp sporlanmış ookiste dönüşür ve bu formu kanatlıyı tekrar enfekte etmeye hazırdır (Şekil 1). Kümeste ookist alım ve saçılım döngüsü süreklilik arz ettiğinden enfeksiyonun ne zaman gerçekleşeceği bilinemez, bu yüzden yemden koksidiyostat kullanımıyla enfeksiyon şiddeti azaltılmaya çalışır.

Şekil 1. Eimeria’nın yaşam döngüsü.

Semptomlar

Klinik koksidiyozdan muzdarip kanatlılar, ishal gibi genel belirtiler ve broylerde E. tenella veya E. necatrix enfeksiyonları durumunda kanlı dışkı ve ölüm oranında artış gibi daha spesifik semptomlar gösterebilir. Bununla beraber, koksidiyozun yetersiz kontrolü, subklinik koksidiyoz denilen belirgin klinik işaretler olmadan, genellikle büyüme ve yem dönüşüm oranının bozulmasına yol açmaktadır. Subklinik koksidiyozdan muzdarip kanatlılar, diğer bağırsak enfeksiyonlarına daha yatkındır ve genellikle daha fazla antimikrobiyal tedaviye ihtiyaç duymaktadırlar. Koksidiyoz geçiren kanatlılar ortak hastalık belirtileri gösterebilmektedir. Tipik olarak anormal dışkıya (ishal) da rastlanabilmektedir. Bu belirtilerin yanında; hafif kanlı veya turuncu içeriğe sahip dışkı, su tüketiminde artış, gaitada sindirilmemiş yem parçaları da görülebilmektedir. Kanlı ishal dışında benzer belirtilerin kümeste herhangi bir ateşli hastalığa bağlı görülme ihtimali de vardır. Koksidiyozun kümeste takibi bu yüzden de önemlidir çünkü düzenli yapılan kümes ziyaretleri ve nekropsilerdeki amaç, kümesteki ortalama hayvanın önce genel sonra bağırsak sağlığı özelinde ölçülebilir değerler üzerinden teşhise gitmeye yardımcı olmaktır. 

Teşhis

Klinik bulgularla beraber kümeste ölü hayvanlara nekropsi uygulamasıyla teşhis konulur. Şüpheli olan durumlarda duodenum, jejunum veya sekumun içinden bistüri yardımıyla sıyrıntı alınır ve ookist varlığının tespiti için mikroskopta incelenir. Mikroskopta farklı alanlarda yarım haşlanmış yumurtaya benzeyen, çift çeperli benzer büyüklükte yapıların olması teşhisi doğrular. Teşhis için en sık kullanılan yöntem subklinik düzeydeki hastalığı yakalamak için yapılan lezyon skorlama uygulamalarıdır. Dönem dönem kümesin anlık ookist yükünü ve baskın türü tespit etmek amacıyla OPG (gram dışkıdaki ookist miktarı) testleri yapılmaktadır. Sürekli numune alınıp incelendiğinde aynı kümeste farklı günlerde farklı Eimeria türlerinin baskın olduğu görülecektir. Bu durum hastalığın kendini nasıl sınırladığı, tek bir testle yorum yapmanın yanlış olacağını göstermektedir. Koksidiyozla ilgili tüm bulgular tomografi dilimlerine benzetilirse, OPG testi bu dilimlerden sadece biri olacaktır. Hastalık varlığını doğru değerlendirmek için diğer tomografi dilimlerinin incelenmesi gereklidir.

Tavukta lezyon skorlama yapmak, hindiye ve diğer kanatlı türlerine görece kolaydır, çünkü Eimeria türleri bağırsakta yerleştikleri bölgeler ve oluşturdukları makro lezyonlar açısından birbirinden farklıdır. Bu türler: Eimeria acervulina, Eimeria mitis, Eimeria maxima, Eimeria praecox, Eimeria brunetti, Eimeria necatrix ve Eimeria tenella’dır (Şekil 2). Bu türler arasında duodenum ve jejunum mukozasında pirinç tanesi gibi belirgin beyaz lezyonlara yol açan E.acervulina, duodenumdan Meckel divertikülüne (sarı kese) kadar olan kısımda serozadan gözlenebilen toplu iğne başı gibi kırmızı lezyonlarla karakterize E.maxima ve sekal kıvrımların üzerinde kırmızı şeritler halinde kümelenen E.tenella lezyonlarının performans üzerine diğer türlerden daha fazla etkisi olduğu uzun yıllar önce yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur. Son zamanlarda, klinik olarak E. brunetti lezyonlarına da rastlanmaktadır. Özellikle sekal tonsilde kanama ve kısmi beyaz tıkaç oluşumuyla karakterize hastalığın yerleşim yeri, sindirim sisteminin sonu olan kloaka olduğundan, broyler performansı üzerine olumsuz etkisi azdır ancak belirtiler başka hastalıklarla karışabilir.

Yeni türlere dair güncel veriler

Güncel veriler 3 yeni türün dünyanın farklı coğrafyalarında tespit edilmeye başlandığını doğrulamaktadır. Tavuklarda görülen 7 türe ek olarak E. lata (eski adıyla OTUx), E.nagambi (eski adıyla OTUy), E.zaria (eski adıyla OTUz) türleri de moleküler ve klinik düzeyde tespit edilmiştir.

Püf noktaları

Koksidiyozun seviyesini değerlendirmek için, saha lezyon skorlama ziyaretlerinde, kümesten gelen hayvanlara dikkat edilmelidir. Aksi takdirde, rastgele seçilen hayvanlar, ayak taban lezyonları, solunum sistem lezyonları ve bağırsak sağlığı açısından kümesin genel sağlık ve performansını yansıtmayabilir. Kümeste en önemli kural, sağlık ve performans olarak kümes ortalamasını verecek hayvanların farklı noktalardan seçimidir. Özellikle mevsimsel değişimler ve yüksek nem, koksidiyoz skorlarını etkileyebilir. Bu nedenle, doğru değerlendirme için havalandırma ve altlık durumu gibi faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Belirli bölgelerde koksidiyoz tespit edilen kümes sayısı ve bölge geneli arasında bir ilişki olması beklenmektedir. Bölge genelindeki kümeslerde tek tük koksidiyoz yaşanıyor olması genel bir problem olmadığı anlamına gelmektedir. Bölgenin %30-40’ında yaşanan ve tedavi gerektiren olguların varlığında diğer bölgelerle karşılaştırma yapmak ve bu karşılaştırmada bölgesel koşulları dikkate almak önemlidir.

Koksidiyozu kontrol altına almak: Management

Koksidiyoz, kontrol için pratik bir seçenek olan eradikasyonu engellemektedir. Bu yüzden koksidiyoz, iyi kontrol edilmediğinde büyük finansal sorunlara yol açmaya devam etmektedir. Tam eradikasyon imkansız olsa da büyük ölçüde önlemek mümkündür. Hedef, parazit tarafından oluşturulan hasarı sınırlamak ve Eimeria’yı yok etmek yerine koksidiyoz baskısını mümkün olduğunca kontrol altında tutmaktır. En iyi önleme yöntemi iyi bir kümes idaresi ile yürütülen doğru bir koruma/tedavi protokolüdür. Koksidiyoz için predispozisyon yaratan faktörleri en yalın haliyle; kötü hijyen, metrekareye düşen hayvan sayısının yüksek oluşu, dengesiz beslenme, yetersiz bağışıklık şeklinde sıralayabiliriz. 

 

Koksidiyozis tek hücreli, aynı konakçı üzerinde tüm hayat döngüsünü tamamlayabilen paraziter bir hastalıktır.

 

Biyogüvenlik

Korumada öncelikli yaklaşım biyogüvenlik olmalıdır. Kümesin temiz olduğundan ve Eimeria girişinin önlendiğinden emin olunmalıdır. Ancak, temiz bir kümesle üretime başlanılsa dahi, koksidiyoz riski devam eder. Bu parazitler personel, ekipman vb. aracılığıyla kolayca yayılır. Kümese girerken kullanılan çizmelerin temizlenmesi, kümesler arasında giysi değişimi ve kemirgenlerin kontrolü gibi iyi hijyen uygulamaları, ookistlerin bulaşma olasılığını indirgemeye yardımcı olur. En kritik konulardan biri ise kümesin temizlik ve dezenfeksiyonudur. Konvansiyonel dezenfektanlar hastalıklara karşı etkin şekilde kullanılmaktadır. Ancak bu ürünler Eimeria ookistlerinin ortadan kaldırılmasında etkili değildir. Klorkrezol içeren güçlü dezenfektanların rutin dezenfeksiyon işlemine eklenmesi ile etkin kontrol sağlanabilir.

Altlık kalitesi

Nemli ve sıcak ortamlar, koksidiyoz gelişimini destekler. Islak altlık, Eimeria için uygun koşullar sağlar. Kuru bir ortam, sporülasyonu azaltır, enfektif ookist seviyelerini düşürür.

Tedavi-Koruma

Tedavide koksidiyosidaller, korumada ise koksidiyostatlar kullanılır. Koksidiyosidaller adını koksidiyoz etkenini direk öldürmesinden, koksidiyostat ise adını koksidiyoz üreme döngüsünün bir veya daha fazla dönemi üzerinde etkili olarak üremesini sınırlamasından almaktadır. 

Subklinik E.tenella olgularında K vitamini içeren vitamin preparatlarının kullanımı, hastalık şiddetini azaltabilir ve performans kayıplarını en aza indirir. Koksidiyosidaller; amprolyum, toltrazuril gibi etken maddeler içerir, ancak dikkatle kullanılmalıdır. Klinik belirti olmadan sürekli kullanım, Eimeria’nın direnç geliştirmesine neden olabilir. Şiddetli hastalık durumunda 2-5 gün süreyle etken maddeye göre tedavi edici dozda kullanılırlar. Tedavide kullanılan bir diğer grup da sulfonamidlerdir, klinik koksidiyoz tedavisinde kullanılmaktadır. 

Koksidiyostatlar koruma amacıyla sürekli yemden kullanılır ve moleküler büyüklüklerine göre ikiye ayrılmaktadır. Moleküler kütlesi 500K Dalton’dan daha küçük etken maddeler bağırsak mukozası tarafından emilebilmektedir ve koksidiyozun mukoza içerisindeki yaşam döngüsü üzerinde etkilidir. Bu yüzden kimyasal koksidiyostat olarak adlandırılır. Kimyasal koksidiyostatların bağırsak florası üzerinde herhangi olumlu bir etkisi yoktur. Uzun süre kullanımda direnç problemi görülebileceği için kısa süre ile kullanılması önerilmektedir. Moleküler kütlesi 500K Da’dan daha büyük olan etken maddeler ise bağırsak lümeninden emilmezler ve koksidiyozun bağırsak içeriğine düştüğü süreçlerde etkilidir. Bu ürünler de iyonofor koksidiyostat olarak adlandırılır. İyonoforlar bağırsaktan çok az emildiğinden bağırsak mikroflorası üzerine olumlu etkileri mevcuttur. Özellikle koksidiyozla birlikte görülen C.perfringens’in önlenmesinde başarıyla kullanılmaktadır. İyonoforlar kanatlı bağırsağında koksidiyoz lezyonlarının kontrollü oluşması için ortam sağlar ve böylece hayvanın bağışıklık sistemi uyarılarak tavuğun koksidiyoza karşı direnç geliştirmesi sağlanır. 

Geçiş mevsimleri ve kümes içi nemin yüksek olması koksidiyoz skorlarının yüksek tespit edilmesine neden olmaktadır.

Aşılar dünya genelinde kullanılmakta ve antibiyotiksiz üretim yapmayı hedefleyen entegrasyonlarda alternatif oluşturmaktadır. Koksidiyoz aşılarında amaç kümesteki doğal ookist yükü yerine aşı ile hayvana verilen “sakatlanmış” veya patojenitesi düşük Eimeria ookistlerinin baskın flora haline gelmesini sağlamaktır. Böylece antikoksidiyallere karşı direnç önlenir ve kümesin doğal ookist yükü azaltılır.

Bitkisel alternatifler de yeni koruma yöntemleri arasında yer almaktadır. Doğal koksidiyostat özelliğe sahip en bilinen grup bitkisel saponinlerdir. Doğal antikoksidiyal olarak bilinen Yucca veya Quillaja saponini genel olarak kullanılmaktadır. Bitkisel alternatiflerin en önemli özelliği koksidiyostat olarak değil, yem katkı ürünü olarak ruhsatlanmış olmalarıdır. Dolayısıyla rutin antikoksidiyal programda kullanılması mümkün değildir, sadece antikoksidiyal programa destek vermesi amacıyla kullanılabilir.

Sonuç olarak koksidiyoz, global kanatlı endüstrisinde büyük ekonomik kayıplara yol açar. Tüm koruma yöntemlerine rağmen entansif yetiştiricilikte kaçınılmazdır. Ölümler, itlaflar ve gözden kaçan performans kayıplarını önlemek için işletmeye özgü koruma ve tedavi yöntemleri geliştirilmelidir.

Yazının orijinali 2023 yılı İnfovet Dergi Ağustos Sayısı’nda yayımlanmıştır. Kaynaklar talep edilmesi halinde paylaşılacaktır.